Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2016 Salı

Kaos Olmasa


Herkes düzen ister, herşeyin tam ve eksiksik olmasını ister.Ev ister,araba ister, sağlık ister, yat ister, yalı ister. Birine sahip olunca asıl mutluluğu yakalacağını düşünür. Aslında birine sahip olup bir süre bunu mutluluğunu yaşayıp, onu yaşantısına uyguladıktan sonra elindekinin daha üstüne sahip olmak için tekrar uğraşa geçer. Bu sonu olmayan istekler sinsilesidir.

 Hayatını sahip olmak istediği şeyler için önce tüketir, sonra da sahip olunca hedef büyütür daha iyisi için çalışmaya geçer. Hiç bunun tadına varmak , işte artık elimde keyif süreyim demez.Uçsuz bucaksız isteklerle kaybolup gider…

Bu olay başını duvara çarpana kadar devam eder. Bir hastalık gelip seni bulupta çaresini kapı kapı dolaşıp bulamazsan , o sahip olduklarında senin derdine deva olmazsa işte o zaman uğraşıp didinmenin ne kadar anlamsız olduğun anlarsın.

Yaşam bir kaostur.Kaos olmasa düzenin anlamı olmaz.Kötüler olmasa iyinin anlamı olmaz,çirkin olmasa güzelin anlamı olmaz.

Farkında olalım farklı yaşayalım.Yaşamda ki herşeyin bizi eğitmek için olan bir sınav olduğunu hiç ama unutmayalım.

dilek


22 Mayıs 2016 Pazar

An'a Odaklan

Fransız fotoğraf sanatçısı Alain Deforme, doğada gerçekleşen sıra dışı bir olayı şiiirsel bir şekilde görüntüye aktarmayı başarmış. 


Hep bir hırs içerisindeyiz.Hep daha iyi için uğraşırken kaybettiklerimizin farkında bile değiliz.

Bugün neler oluyor ??? Bunun cevabı kimsede yok. Geçmişte bunlar oldu. Yarın neler olacak

sürekli kafamızda dönüp duruyor. anı yakalamak yaşamak pekte bizi ilgilendirmiyor. Hep

koşuştururken çevremizde olanlar farkına varamadığımız bir sürü şey akıp gidiyor.Belki olanların

farkına varsak yarını bugünden garantiye alacağız bile. Hep aynı örneği veririm. Yolda 50 km  hız ile

giderken mi yoksa 150 km hız ile giderken mi etrafta ne var ne yok farkına varabilirsiniz. Tabiki 50

km ile giderken hem etrafın farkına varırsınız ani fren yaparsanız bile durmak kolay olur. İşte hayatta

böyledir.  Sakin yavaş ve emin adımlarla yolunuza devam ederseniz bütün yaşananların

farkına varabilirsiniz. Yaşadıklarınız iyi yada kötü fark etmez önemli olan fark etmek kendiniz için

en önemli dersi çıkarmak, hayatın kalan yerine buradan devam etmektir. Sakin ol ve gelen mesajların

farkına var. Ana odaklan.

Sahip olduklarına odaklan.Sahip olduğun suya, o güne özgü olsa bile karnının tok olduğuna,hatta

alabildiğin nefese odaklan. Kuşun sesini duy.  Sabah erkenden kuşların gökyüzünde dans etmelerini

izle.

Her şey sende  fark et. Dur ve dinle.BUGÜNÜ YAŞA....





3 Aralık 2015 Perşembe

Nedir ya Koçluk?

Koçluk ,Koçluk ,Koçluk, Koçluk

Çok uzun süredir herkes koçluk koçluk diye konuşup duruyor. Herkes kendince bir yerlerde anlatmaya çalışıyor ben o kadar yazı okudum ama inanın anlamadım. En sonunda gidip eğitimini aldım da oh be dedim neymiş ne değilmiş anlamış oldum. Sırtımı koltuğa dayayıp rahat bir  nefes aldım:)

Koçluk nedir?
Herşeyden önce FARKINDALIKTIR. Aslında kişiler hayatlarında yaşadıkları herşeyin cevaplarını bilirler fakat bilmek istemezler, ve ya  çoğu zaman o kadar hızlı yaşarlar ki tam o cevabı sıyırıp geçerler.Bir türlü kafalarını kurcalayan noktalarda sonuca ulaşamazlar. İşte bu noktalarda kendilerine dışarıdan bakan bir göze ihtiyaç duyarlar ve koçlar işin içine girer. Koçlar farkındalık ajanıdır ve kişinin anlatmaya çalıştıklarını gerek anlatma tarzıyla gerek beden diliyle gerek ses tonuyla çok fonksiyonlu analiz ederek anlamaya çalışırlar.Sordukları soruları ile birlikte de ana sıkıntı yaratan noktayı bulup kişiyi farkındalık düzeyine ulaştırmaya çalışırlar.Kişilerin çoğu zaman söyledikleri ile yaptıkları birbirlerine uymaz gerek beden dilleri  gerek söylemeye çalışıp ta bir türlü söylemedikleri sürekli ana konunun altından açıklamaya çalıştıkları sorunları kendilerini ele verir. İşte tam bunu yakalayınca üstüne gidip bu tutarsızlığı çözmek gerekir. Aydınlanma bu noktada başlar.

1 Aralık 2015 Salı

Kendi Kendine Yetebilen Çocuklar Yetiştirmek

Çocuk yetiştirmek doğduğumuza andan öldüğümüz ana kadar yaptığımız en ulvi işlerden biridir. Çünkü çocuklara 0-7 yaşları arası verdiğimiz eğitimle, attığımız temeller bir ömür boyu onun hayatını, ailelerin hayatını ve toplumun geleceğini etkiler.


Çocukların bilinçaltlarında olan kayıtlar büyüdüklerinde de onları etkileyecek ve bir ömür boyu mutlu mu, mutsuz mu, özgüveni düşük mü, yüksek mi vs. hayat sürdüreceğine kanıt olur. Bu nedenden dolayı ebeveynlerin çocuk yetiştirirken dikkat etmeleri gereken noktalar var.


29 Eylül 2015 Salı

Allah'ı Özümsemek

Herkes Allah'a inandığını ve Yaratan'ın tek olduğunu söyler. Bu çok doğrudur fakat herkes bunu tam özümseyerek yaşamaz.İşte hayatımızdaki en büyük mutsuzluğumuz da tam  buradan kaynaklanır.
Allah'ı  özümsemek demek tam olarak herşeyin onun tarafından bize sınav amacıyla verildiğini kabul etmek demektir. Bunun içinde hastalık,parasızlık, karşılaştığımız iyi- kötü insanlar,zenginlik, mevki vs...istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.

Kimimiz iyi olaylarla sınava tabi tutulurken, kimimizde ne yazık ki biraz daha zor şartlarda sınavdan geçeriz ama hepsinde amaç insanı eğitmek ve belirli bir farkındalık seviyesine getirmektir.Sadece sınavdan başarıyla geçenler bir üst mertebeye geçişi yaşayabilir.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Merhamet




Aylardır hep düşünüyorum ama yazıya dökemiyorum. Kemal Sayar’ın Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez kitabını okurken hislerime tercüman olması beni yazmaya teşvik etti. Yazdıklarımlarında alıntılar ile kendi düşüncelerimin harmanlanması yer alacak.

Neredeyiz, ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz. Nasıl bu hale geldik. Nasıl birbirimize karşı merhamet, acıma duygularımız yok oldu. Sadece kendimizi düşünür başka hiçbirşeyi umursamaz olduk. Kimsenin dertlerini dinlemiyor, acılarını, kederlerini paylaşmıyor belki de en güzel sohbetleri zaman kaybı olarak görüyoruz. Kalabalıklarda yanlızlaşıp, tek başımıza kalınca da hep yanlızım kimse beni düşünmüyor diye kalabalığı özler durumdayız.

Kitapta “Merhametsiz Bir dünyayı Nasıl Onaracağız?” diye bir bölüm var.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Bilinçaltının Kocaman Gücü


Bilinçaltının ne kadar güçlü olduğunu ve onu kullanarak neleri başarabileceğimiz belki biliyorsunuz, belki bir sürü kitap makaleler, kitaplar okudunuz fakat bende kendi yorumumla sizlere anlatmak istedim.

Bilinçaltı çevrede gördüğü, duyduğu,kokladığı herşeyi yazan aptal bir makine olarak düşünülebilir. Yorumlamaz, iyi kötü ayırt etmez ancak siz bir yorum ekleyipte ona o şekilde kayıtta bulunursanız o sizin algıladığınız biçimde kayıt eder. Gün içerinde herkes bir yerden bir yere gidiyor, farklı insanlar, farkı yerler, farklı olaylar yaşıyor. Bilinçaltı bütün hepsini kaydediyor. Siz bir olay gördünüzde sanki yaşamış gibi hissediyorsunuz belki de o olayı sadece gördünüz ama yaşamadınız. bilinçaltı bu ayrımı dahi bilmiyor. Bir dilim pastayı yemek ile onu hayal etmek arasındaki ayrımı bile bilmiyor. Bu şekilde beyninizi kandırabilirsiniz. Daha az yiyebilirsiniz:)

Bilinçaltına her zaman olumlu kodlamalar yapalım. Ben hasta değilim cümlesi yerine ben sağlıklı bir insanım , herşey çok güzel şeklinde.. Çünkü bilinçaltı neye inanırsa onu gerçekleştirmek için uğraşır. Çok istediğiniz şeyler için hayal kurun,varmış gibi yaşayın ve öyle davranın. Örneğin çok çalışmak istedğiniz bir şirket varsa, hayal kurmaya başlayın; önce iş görüşmesine gidin, kimlerle görüşüceğinizi nasıl bir görüşme geçeğini , mümkünse gidip işyerine bile görüp her sabah oradan içeriye girdiğiniz anı hayal edin. Bir süre sonra bu hayallerin hepsinin gerçekleştiğine siz bile inanamayacaksınız. İşte buna tezahür sanatı diyoruz.

Ölüm Acısı

Ölüm ne acıdır di mi? İsmini bile duymak istemeyiz. Tüylerimiz diken diken olur. Yaşamadıkça ne demek olduğunu tam anlamayız. Falancı ölmüş, filancı ölmüş lafları bize sadece “Allah Rahmet Eylesin” lafını söyletir. 

Fakat; 

Bunu içimizde yaşadığımızda işte tam tanımı ortaya çıkar. İlk anda hiçbir şeyin farkına varılmaz. Her an geri gelecekmiş gibi kapılar gözlenir. O soğuk bedeni son kez görünce sanki kafaya bir sert bir cisim yemiş gibi fark edersin artık hiç ama hiç geri gelmeyeceğini… Yine de inanmak istemezsin hep bir umut vardır. Etrafta bir sürü insan vardır herkes konuşur bir şeyler anlatır, teselli vermeye çalışır, anlıyormuş gibi davranır, her şeye kafa sallarsın ama aslında hiçbir şey anlamazsın, hepsi bir kulaktan girip diğerinden çıkar. Ağzında zehir gibi bir tat, yediğinin içtiğinin hiç bir anlamı yoktur. Gözlerin görmez, kulakların duymaz olur. Son yaşadıklarını anlatır durursun. Gözünün önünde hep son dakikalar ve soğuk beden vardır. Birde her an geri gelecekmiş umudu… Artık hiç bir şeyin anlamı kalmamıştır. Vazgeçilmez para, kariyer, hırs önemini yitirmiştir. 

En iyi ama en iyi ilaç ZAMANDIR… Günler geçerde geçer de, sen o son yaşadığın dakikalardan uzaklaşmamak için hiç geçmesini istemezsin günler geçtikçe umutlar tükenir. Yavaş yavaş kabullenme başlar. Hep yaşananlar akla gelir. Önce her her dakika, her saat, her gün sonra haftada bir, ayda bir lafı edilir ama o acı hep bir yerlerde durur. Artık senin için yeni bir hayat başlar. Eğer ders alabiliyorsan bu dönemden sonra dünya malına tamah etmemeyi öğrenirsin. Ölüm acısı yaşamamış olan hiç kimse gerçek hayatı tam anlamıyla farkında olarak yaşamıyordur. Bu acı seni büyütür, olgunlaştırır, farklı bakışlarla seni yeniden doğurur. 


İşte şimdi birisi öldü denildiğinde sadece “Allah Rahmet Eylesin” deyip geçemezsin. Yıllar yıllar önce bile ölüm acısı yaşamış olsan bile o gün o dakikayı ve o anı iliklerine kadar yaşamış olursun. 


Tek avutan ise canı veren de alanda Allah’tır. Bize kabul etmek düşer olur. 



dilek